Madenci kasabasında babalarını bekleyen çocuklar / Ayşegül Özbek

Joanne Schwartz’ın yazdığı Sydney Smith’in resimlediği “Babamı Beklerken” bir madenci kasabasına yakın plan yapıyor.

Güneşin tepede parladığı bir gün, ışıl ışıl bir deniz. Uzaklarda iki martı salınıyor. Küçük bir sahil kasabası burası… Çocuk bir damın üstünde uzaklara bakıyor.

Kitabın adı “Babamı Beklerken“… Çocuk, balıkçı olan babasını mı bekliyor? Belki de kaptandır babası. Ya da deniz yoluyla uzun bir seyahate çıkmıştır.

Joanne Schwartz’ın yazdığı Sydney Smith’in resimlediği “Babamı Beklerken” bu hayallerden çok uzak, bir madenci kasabasına yakın plan yapıyor.

Deniz, sahil kasabasında yaşayan çocukların hayatlarının tam ortasında yer alır. Tıpkı kömür üreten kasabalarda bir çocuğun hayatının merkezinde maden ocağının olduğu gibi…

Peki, babası kömür madeninde çalışan bir çocuk, pırıl pırıl engin maviliğe bakınca ne düşünür? Bu kasabada günler nasıl geçer bir çocuk için?

Bir yaz sabahı uyanır ve denize bakar. Bir arkadaşını çağırır, koşarak kırık dökük oyun parkına gider, annesi için bakkaldan alınacaklar vardır… Ve büyükbabasının mezarını ziyaret eder. İşte bir gün böyle geçer. Ancak bu sırada ve her denize baktığında aklı, denizin derinliklerinde kömür arayan babasına takılır.

“Denizin ötesinde dalgalar bembeyaz. Babamsa uzun süredir o denizin altında, derinlerde kömür kazmakta.”

Bir çocuğun sıradan bir günü basit denilebilecek olaylar dizisiyle geçse de, çocuğun kaygıları aklının köşesindedir. Ve “çocuk unutur, anlamaz” dediğimiz her olay, anı aslında hayatının önemli bir parçasıdır. 

“Deniz pırıl pırıl. Denizin altında kömür kazıyor babam” 

Joanne Schwartz’ın çocukluğu da tıpkı kahramanımız gibi Kanada’nın küçük bir kasabasında geçmiş. Çocukluk anılarından aldığı ilhamla yazdığı kitabın çizimleri de hikayesi gibi akılda kalıcı. Ödüllü çizer Sydney Smith, aydınlık, pırıl pırıl bir gün ve deniz manzaraları ile madencilerin yer altındaki karanlık hallerinin tezatlığını yansıtıyor sayfalara. 

Yeraltındaki maden sahnelerinde okurun heyecanı biraz daha artıyor. Baba tünelden sağ çıkabilecek mi? Eve sağlıklı dönebilecek mi? Türkiyeli okur için belki de bu sayfalar, bu coğrafyadaki kötü örnekleri hatırlattığı için biraz daha heyecanlı geçse de okurda hiçbir ağırlık bırakmıyor. 

Kitap, bir maden kasabasında günlerin nasıl geçtiğiyle, orada yaşayan çocukların ve maden işçilerinin hayatlarıyla ilgili okura pek çok tüyo veriyor. 

Çocuk, babanın madene gidişi ve büyükbabanın mezarını ziyaretle aynı kaderi paylaşan üç kuşağı da bir araya getirmiş oluyor “Babamı Beklerken.”

“Denize karşı gömün beni derdi dedem, yeraltında çok uzun süre çalıştım.”

Anlatıcı ve arkadaşı, tıpkı onlardan önceki babaları ve dedeleri gibi deniz altındaki bu tünelde çalışacak belki de… Bir gün sıra ona da gelecek, çünkü işler böyle yürür… 

Kırmızı Kedi Çocuk’tan çıkan, 2018 Kanada Çocuk Edebiyatı Ödülü sahibi “Babamı Beklerken“i Gonca Özmen Türkçeye kazandırdı.

Yazarın kitaptaki notuyla noktalayalım:

“New Waterford’un duyarlı çocuğu, ‘her şeyi madencilere borçluyuz’ diyen babam Irving Schwartz’a.”

https://m.bianet.org/biamag/diger/259645-madenci-kasabasinda-babalarini-bekleyen-cocuklar