Arkadaşlık emek emek, ilmek ilmek / Deniz Poyraz

Toplumsal olayların kurgusal eserlere yansıması anormal bir şey değil. Bu bağlamda mültecilik meselesi -bilhassa mülteci çocuklar meselesi- geçtiğimiz on yılda, Batı merkezli çocuk edebiyatına damgasını vuran temalardan biri.

Bezelye Çorbası Dedektiflik Takımı – Büyükannemin Sırrını Nasıl Çözdük?
Rieke Patwardhan
Resimleyen: Regina Kehn
Türkçeleştiren: Semra Pelek
Editör: Özlem Akcan
Kırmızı Kedi Çocuk Yayınları, 136 sayfa

“İnsan yalnız kalamaz, yapamaz,” diye başlar Nil’in “Rüzgâr” şarkısı. Sonraki yıllarda Kalben yorumuyla da dinledik, “döner durur yatağında, uyuyamaz,” diye devam eder şarkı. Sahiden de böyledir insan; sosyaldir, mevcudiyetini başkalarının varlığıyla bulur. Bu yüzden de yalnız kalamaz kolay kolay; kaybolur. Yalnızlık ancak bizim seçimimizse ve kimsesizliğin bıraktığı boşluğu kendimizle geniş geniş doldurabiliyorsak keyiflidir. Bunun dışında boşluk evvela aileyle, sonra arkadaşlarla dolar.

Arkadaşlar, kendi seçtiğimiz aile bireyleri gibidir, denir. Bir bakıma doğrudur da. Hayatın heyulasında bir başımıza kalmaktansa onların sevgisine, ilgisine sığınırız. Tuhaf ve galiba biraz da sihirli bir gücü var arkadaşlıkların. Sıkkın, bezgin akan ve bitmek bilmeyen bir günün ortasında gelen bir arkadaş sesi, bizi içine saplanıp kaldığımız karanlıklar ülkesinden bir anda kurtarıverir. Saf bir arkadaşlık emek emek, ilmek ilmek dostluğa evrilir. Hele ki ilmeğin bir ucu çocukluğa bağlanıyorsa bir ömür kopmaz o bağ; bizimle birlikte yaşlanır, sonsuzluğa gelir.

Geçtiğimiz aylarda Kırmızı Kedi Çocuk etiketiyle Almanca aslından dilimize çevrilen Bezelye Çorbası Dedektiflik Takımı, arkadaşlık temalı, eğlenceli fakat bir o kadar da dramatik bir kurgu. Kitabın yazarı Rieke Patwardhan, Almanya doğumlu bir uzman psikolog. Büyükannemin Sırrını Nasıl Çözdük? alt başlıklı bu kitabıyla 2020 Alman Gençlik Edebiyatı Ödülleri’nde Yeni Yetenek Özel Ödülü’ne layık görülmüş ve şimdi de günümüz çocuklarının “ağaçlarda okuyabileceği” hikâyeler yazıyor, kendi tabiriyle.

Bezelye Çorbası’nın anlatıcısı Nils sakin, uysal bir çocuk. Yakın çevresi de bunun farkında. Hatta öğretmeni onu “uyumlu” olarak tanımlıyor. Sonrasında dedektiflik takımı kuracakları sıra arkadaşı Evi ise Nils’in kontrastı gibi. Yüksek sesle konuşuyor, devamlı hareket hâlinde. Karman çorman saçları ve çatık kaşlarıyla aklı binbir dalavereye çalışan, inceden kavgacı ve zıpır biri. Kurgunun ilk karşıtlığı da burada ortaya çıkıyor; “zıtların birliğinden” sıkı bir arkadaşlık doğuyor; Bezelye Çorbası Dedektiflik Takımı işte böyle başlıyor.

Öyle ya, her dedektiflik takımının gizli bir görevi olmalı. İşte Bezelye Çorbası’nın ilk görevi de okula yeni gelen bir kız çocuğunu okula entegre etmekle ilgili. Bu “yeni gelen”, bir mülteci. İsmi Lina. Başta İsveç’ten geldiği sanılsa da ismi yanıltmasın; “Lina” Suriye coğrafyasında sık kullanılan bir isim. Çocuklar Lina geleceği için heyecanlılar. Kız sınıfa adım atar atmaz da etrafını sarıp ona sorular soruyorlar. Hikâye ilerledikçe öğreniyoruz ki Lina’nın annesi, hasta büyükannesine bakması gerektiği için Suriye’de kalmış ve işin kötüsü hem annesinin hem de büyükannesinin hayatta olup olmadığını kimse bilmiyor. Bilindiği gibi, bu korkunç iç savaşta pek çok insan arkasına bakmadan kaçmak zorunda kaldı ve aileler dramatik biçimde parçalandı. Yoğun göç dalgalarıyla beraber mültecilik ve entegrasyon, Batı toplumları açısından neredeyse ölümcül bir mesele hâline geldi.

Toplumsal olayların kurgusal eserlere yansıması anormal bir şey değil. Bu bağlamda mültecilik meselesi -bilhassa mülteci çocuklar meselesi- geçtiğimiz on yılda, Batı merkezli çocuk edebiyatına damgasını vuran temalardan biri. Fakat özellikle çocuk mülteciliği gibi oldukça hassas bir konuda kalem oynatmak bazı riskler barındırıyor. Bir de bu tema artık doyum noktasına ulaştığı için yazarlar bir yerden sonra tekrara düşmeye başlıyorlar.  İşte yazar Rieke Patwardhan da ele alınması elzem fakat günümüz okuru için artık “heyecanını kaybetmeye” başlayan bu meseleyi keyifli ve derinlikli bir biçimde kotarmayı başarıyor. Okur, Lina’nın hikâyesine bakarken bir “iç savaş kurbanından” ziyade küçük bir bireyle karşı karşıya. Lina hem bir mülteci hem de kız çocuğu olarak, Nils ve Evi adlı iki Alman oğlan çocuğuyla eşit bir ilişki kuruyor. Dahası, hikâyede okura verilmek istenen pek çok mesaj, amatörce boca edilerek değil, kurgunun olağan akışı içinde, doğal biçimde aktarılıyor. 

Lina adlı karakterin yurtsuzlaşma ve yeni yurt edinme öyküsü, Nils’in onyıllar evvel benzer bir kaderi yaşayan babaannesinin hikâyesiyle paralellik gösteriyor. Günümüzde Orta Doğu’yla negatif manada özdeşleşen savaş, göç, parçalanma gibi temaların, Avrupa’nın yakın geçmişinde de yer aldığının altı çiziliyor kitapta. Söz konusu yakın tarih, ayrımcılığın ve yabancı düşmanlığının son yıllarda olağanüstü yükseldiği Batı’daki okura âdeta “hatırlatılmak isteniyor” ki bu, yazar Patwarhan’ın bu kitapta ortaya koyduğu belki de en kıymetli şey. Bezelye Çorbası Dedektiflik Takımı, sırf bu yüzden bile kitaplığımızda bulunmayı fazlasıyla hak eden bir eser. Nils, Lina ve Evi’nin kurdukları dostluksa paha biçilemez. İyi okumalar… 

https://www.iyikitap.net/2022/11/03/arkadaslik-emek-emek-ilmek-ilmek/