Bana Öyle Bakma’da Farklılığın Olağanlığı Üzerine / Duygu Zaptiye

Tüm bu farklılıklara ek olarak Bana Öyle Bakma’da dikkat çekmek istediğim bir diğer nokta da anlatıda engelli ve çeşitli hastalıklara sahip çocuklara yer verilmesi ve bu çocukların doğru bir şekilde konumlandırılmasıdır.

Çağdaş çocuk edebiyatının sevilen yazarlarından biri olan Gökçe Gökçeer, Bana Öyle Bakma adlı kitabında bu kez farklılık temasına odaklanıp bu temayı fiziksel özellikler, sağlık sorunları ve toplumsal cinsiyet özellikleri gibi farklı açılardan geniş bir çerçeveye oturtarak ele alıyor. Bana Öyle Bakma birbirinden farklı, en önemlisi farklılığının farkında ve bununla barışık olan birçok çocuğu anlatıyor. Bu çocuklar bunun çok doğal olduğunu, herkesin biricik olduğunu ve toplumda oldukları gibi kabul edilmeleri gerektiğini, bu yüzden de kendilerine “dik dik” bakılmamasını istediklerini ısrarla vurguluyorlar.

Türkçe çocuk edebiyatında farklılık temasını nitelikli bir şekilde işleyen telif eserlerin sayısı yeterince fazla olmasa da Feridun Oral’ın Farklı Ama Aynı’sı, Yıldıray Karakiya’nın ŞuşuCan ve Dört Teker’i, Pınar Boylu Gogulan’ın Kardeşim Otizmli’si, Ceyda Düvenci’nin Balköpüğü ile Tatlı Bir Macera’sı, Süreyya Ülkü Güler’in Downsendrella’sı gibi tematik metinlerden bu konuda ilk bakışta örnek olarak bahsedilebilir. Bu yazının inceleme konusu olan Gökçe Gökçeer’in kaleme aldığı Bana Öyle Bakma, anlatıda farklılık temasını fiziksel özellikler (şişmanlık zayıflık, uzunluk), çeşitli rahatsızlıklar (gözlük kullanma, albino ve down sendromlu olma), toplumsal cinsiyet, çeşitli engellere sahip olma, kısaca görünüşteki ve özdeki farklılıklar bağlamında temsil alanına taşımasıyla öncüllerinin nitelikli çizgisine farklılığın olağanlığı vurgusuyla eklenir. Anlatıda kurulan bu geniş yelpaze, okurunun farklı olanın, farklı olduğunu hissettiğinde yaşadıklarını deneyimlemesine imkân tanır. Cinsiyet rolleri de tüm bu olağan seyirde tarihsel olarak üzerine yüklenen toplumsal kodlardan arınarak anlatıda “kendi”liğinden yerini bulur.

Cinsiyet rolleri, toplumun düşünce yapısını yansıtan ve çocuğumuzun ileride nasıl bir karaktere sahip olacağını belirleyen yapı taşlarından biri olarak düşünülebilecek çocuk kitaplarının bir kısmında okurun düşünce dünyasında başka bir ihtimale alan açmadan, kalıplaşmış stereotipik özellikleriyle sınıflandırılır. Bu açıdan Bana Öyle Bakma’da en dikkat çekici noktalardan biri, toplumsal cinsiyet rollerinin ele alınış şekli olarak anlatıda belirir. Çocuk edebiyatı okurlarının bildiği ve takip ettiği gibi, bazı kitaplar çocukları, kız ve erkek şeklinde cinsiyetçi biçimde tasnif ederek çocuk özneye tarihsel olarak biçimlendirilmiş çeşitli roller ve özellikler sunmayı uygun görür. Bana Öyle Bakma’da ise kız ve erkek çocukları belli kalıpların içerisine sıkıştırılmadan toplumda cinsiyete dayalı rolleri tersine çevirerek bir yanıyla çocuk özneye farklılığıyla var olma alanı açarken bir yanıyla da öğrene geldiği makbul davranış kodlarını sorgulatır. Anlatıda erkek çocuğu özgüvenli biçimde “Oğlan çocuğuyum ve bebeklerle oynayabilirim. BU HİÇ GARİP DEĞİL!”, kız çocuğu “Kız çocuğuyum ve arabalarla oynayabilirim. NEDEN OLMASIN!” diyebilir (19-20). Yine başka bir kız çocuk kahramanı da “Saçlarımı kısacık kestirebilir, Rapunzel gibi uzatabilirim,” (11-12) diyerek toplumun cinsiyete dayalı kız çocukları uzun, erkek çocukları kısa saçlı olur şeklindeki dayatılmış fiziksel özellik algısını yıkabilir. Bu noktada anlatıcı, uzun saçlı olmanın kızlara ya da bir cinsiyete ait olmadığını yine aynı şekilde kısa saçlı olmanın da erkeklere ait bir fiziksel özellik olmadığını vurgulayıp pekâlâ kızların kısa saçlı ve erkeklerin de uzun saçlı olabileceğinin altını çizer.

Tüm bu farklılıklara ek olarak Bana Öyle Bakma’da dikkat çekmek istediğim bir diğer nokta da anlatıda engelli ve çeşitli hastalıklara sahip çocuklara yer verilmesi ve bu çocukların doğru bir şekilde konumlandırılmasıdır. Ayfer Gürdal Ünal, “Türk Çocuk Edebiyatı’nda Engellilik (1969-2009)” tezinde çocuk edebiyatında “dilin, engelsiz öznenin bakışından önyargı yaratacak biçimde kullanılmasına bir örnek ‘tekerlekli sandalyeye mahkûm’ söylemi” olduğuna dikkat çeker (129). Bu durumu göz önünde bulundurduğumuzda söz konusu kitaptaki söylemin, Ünal’ın olması gerekene işaret ettiği şekilde konumlandırıldığını ve böylelikle anlatının makbul edebiyat çizgisinde seyrettiği söylenebilir. Şöyle ki anlatıda engelli çocuk kahraman, “İnsanlar bana engelli diyebilir… AMA BU, HİÇBİR ŞEYE ENGEL DEĞİL!” (17) sözleriyle kendinden emin, kendini olduğu gibi kabul eden bir tavır okura sergiler ve bu tavır resimlerle de desteklenir. Resimde tekerlekli sandalyede oturduğu görülen çocuk basketbol oynayarak tasvir edildiğinden engelli olmanın hiçbir şeye engel olmayacağının altı tekrar tekrar çizilir.

Nihayetinde Bana Öyle Bakma, farklı olmanın kötü bir şey olmadığını ve bu durumun çok normal olduğunu, çocuk okura özgüven duygusunu deneyimleyebileceği alanı tesis ederek anlatmaya çalışırken aynı zamanda diğer çocuk öznelerin maruz bırakabilecekleri akran zorbalığının önüne geçerek farklı olanla empati kurmalarını da sağlar. Örneğin anlatıda çocuk kahramanlardan biri “[a]lbino olabilir, bembeyaz görünebilirim,” bir diğeri ise “[b]elki de kızıl ve çilliyimdir,” der (15-16). Önceki sayfalarda da bir çocuk “[ş]işman olabilirim,” (5) derken bir diğeri de fiziksel olarak daha farklı olabileceğini vurgulayarak “[ç]ok ama çok kısa olabilirim” der (7). Bu açıdan çocuk okurun kulağına, toplumda fiziksel olarak farklı özelliklere sahip çocukların da olabileceği fısıldanırken aynı zamanda albinonun ne olduğunu ve neye sebep olduğu da örneklenir. Üstelik bahsettiğim tüm çeşitli farklılıkları anlatıcı arka arkaya sıralamadan metnin içerisinde “olağan” bir harmoni şeklinde okur sunar. Albino temsili, kalıplaşmış cinsiyet rollerinin sorgulanması ya da down sendromlu olmanın çocuk öznede ne ifade ettiği görsel ve biçimsel olarak anlatıya eklemlenir. Metin, farklı addedilen tüm çocukları birbirinden ayırmadan, bütünleştirici bir söylemle “[ç]ocukken de büyüyünce de farklı görünebiliriz. Bu, arkadaş olmamıza engel değil,” (32) diyerek bizi biz yapanın taşıdığımız bu özellikler olduğunu, bunun da bir eksiklik ya da engel olmadığını vurgulayarak sonlanır. Bu açıdan Gökçe Gökçeer, Bana Öyle Bakma kitabıyla her çocuğun birbirinden farklı olduğunu ve bu farklılıkların bazen fiziksel bazen sağlık bazen de cinsiyet açısından hayatın olağan seyrinde kendilerine alan yaratabileceğini farklı olmanın olağanlığına dikkat çekerek dile getirir ve belirli sınırlara sıkışıp kalmamanın önemine çocuk gerçekliğine uygun olarak dikkat çeker.

Kaynakça

Gökçeer, Gökçe. Bana Öyle Bakma. İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınevi, 2020.

Gürdal Ünal, Ayfer. “Türk Çocuk Edebiyatında Engellerin Temsili (1969-2009)”. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul:

Boğaziçi Üniversitesi, 2010.

https://www.cocukyazini.com/Home/PostRead/10440?baslik=Bana-Oyle-Bakma-da-Farkliligin-Olaganligi-Uzerine