José Saramago’nun çocukluğunda çoban çırağı olarak dayısıyla çıktığı iki günlük yolculuğu anlattığı ‘Beklenmedik Bir Işık’ sıradanlığın ardında parlayan olağanüstü anları keşfe çağırıyor.
“Yitik cennet efsanesi çocukluğu temsil eder, yoktur ötesi” diyen José Saramago, bir daha hiç öyle hissedemediğimiz, bir bakıma hiçbir yere gitmeyen ama bir türlü de ulaşamadığımız çocukluğun ölümsüz topraklarına götürüyor bizleri.
Nobel ödüllü yazarın çocukluğunda çoban çırağı olarak dayısıyla çıktığı iki günlük yolculuğu anlattığı ‘Beklenmedik Bir Işık’ sıradanlığın ardında parlayan olağanüstü anları keşfe çağırıyor. İllüstratör Armando Fonseca ise mürekkep baskı tekniğiyle metni sözcüklerden resme çeviriyor, ruhuna ruh katıyor.
12 yaşındaki Saramago ve dayısı domuzlarını satmak üzere dört fersah uzaklıktaki pazara doğru yola çıkıyorlar. Hayvanların toynaklarından çıkan tozu yuta yuta ilerledikleri yolda gemi pruvalarının önüne konan ahşap bir heykel gibi hissediyor kendini, kahramanca aşıyor patikaları.
Geceyi geçirdikleri çiftliğin ahırında daldığı mışıl mışıl uykuya atların toynaklarının taş döşeli zeminde çıkardıkları sesler, köpek havlamaları, kesif karanlık eşlik ediyor. Şafak sökmeden uyanıp çıktığı avluda dev gibi bembeyaz ayla burun buruna geliyor, duyduğu hayranlık ve şaşkınlığı çocukluğuyla mühürlüyor.
Duygularının coşkunluğundan hüngür hüngür ağlamak istediği bir başka anda ise kapkara bir bulut kümesinden boşalan yağmurun oluşturduğu su perdesinin içinde hayatının yeminini ediyor kendi kendine. Ve bir kez daha anlıyoruz ki ölümsüzlüğün sırrı çocuklukta, çocukluğunkiyse görmesini bilen gözlerle tükenmeyen hayret duygusunda gizli.
https://www.hurriyet.com.tr/amp/kitap-sanat/cocuklugun-olumsuz-topraklarinda-42145507